Çoğu kaynaklar, İmam Hüseyin (a.s) ve ashabının Kerbela’ya giriş tarihini hicretin 61. yılı muharrem ayının ikisi, Perşembe günü olarak nakletmektedirler.Hür, İmam Hüseyin’e (a.s) “Burada durun, burası Fırat’a da yakın” dediği zaman İmam (a.s) “Bu bölgenin adı nedir?” diye sordu. İmam’a (a.s) burasının “Kerbela” olduğunu söylediler.
Bunun üzerine İmam Hüseyin (a.s) şöyle buyurdu: “Burası Kerb (sıkıntı) ve bela yeri. Babam (Ali (a.s)) Sıffine giderken bu sahradan geçti ve ben de onun yanında idim. Burada durdu ve bu yerin adını sordu. Babama “Bu yerin ismi Kerbela’dır” dediler. Bu sırada babam bu sahranın bazı bölümlerine işaret ederek şöyle buyurdu: “İşte burada bineklerini bağlayacaklar ve şurada da kanları akıtılacak.” Etraftakiler konunun aslını sorunca İmam Ali (a.s) şöyle buyurdu: “Burada inecek (durdurulacak) Muhammed (s.a.a) handanına (Ehlibeytine) ait bir kafile hakkında konuşuyorum”.
İmam Hüseyin (a.s) şöyle buyurdu: “Burası yüklerimizi indireceğimiz ve bineklerimizi bağlayacağımız yer ve şurası da erkeklerimizin katledileceği ve kanlarımızın döküleceği yer.” İmam (a.s) yüklerini orada indirmelerini emretti. O gün muharrem ayının ikisi, yani Perşembe günüyle ve başka bir nakle göre ise, Hicretin 61. yılı muharrem ayının biri, yani Çarşamba günüyle müsadifti.
Nakledildiği üzere, İmam Hüseyin (a.s) kafilenin çadırları açıp Kerbela’ya yerleşmesinden sonra evlatlarını, kardeşlerini ve Ehlibeytini topladı. Onlara bakıp ağladı ve daha sonra şöyle buyurdu: “Allah’ım! Biz senin Peygamberin Hz. Muhammed’in (s.a.a) İtret’i (ailesi) ve çocuklarıyız. Bizler ceddimizin hareminden (Medine’den) çıkarıldık, kovulduk, eziyetlere tabi tutulduk. Ümeyye oğulları bize zulmettiler. Allah’ım! Bizim hakkımızı onlardan al ve onların zulümleri karşısında bizlere yardım et.” Daha sonra yanındakilere yönelerek şöyle buyurdu: “İnsanlar dünyanın kölesidirler. Dinleri ise sadece dillerinde bir oyuncaktır. Dinleri dünyalarına yaradığı sürece dindardırlar. Ama iş sınanmaya gelince, gerçek dindarların çok az olduğunu görürsün”
Daha sonra İmam Hüseyin (a.s), genişliği dört mil olan Kerbela toprağını Neyneva ve Gazıriyye sakinlerinden altmış bin dirheme satın aldılar. Onlara insanları kabrine yönlendirmelerini ve İmam’ın (a.s) ziyaretçilerini üç gün ağırlamalarını şart koştular.
İmam Hüseyin (a.s) ve yâranı hicretin 61. yılı muharrem ayının ikisinde Kerbela’ya yerleşmesinden sonra, Hür b. Yezid-i Riyahi Ubeydullah’a mektup yazarak, onu durumdan haberdar etti. Hür’ün mektubunu alan Ubeydullah, İmam Hüseyin’e (a.s) şöyle bir mektup yazdı:
“… Ey Hüseyin! Kafilenin Kerbela’ya yerleşmesinden haberdar oldum. Müminlerin emiri -Yezid b. Muaviye-, bana seni âlim ve latif olan Allah’a kavuşturmadan veya Yezid b. Muaviye’nin ve kendi hükmümü sana kabullendirmeden gözümü kırpmamamı ve karnımı doyurmamamı emretti. Vesselam”
Bir rivayete göre İmam Hüseyin (a.s) mektubu okuduktan sonra bir kenara fırlatarak şöyle buyurdu: “Kendi rızalarını, yaratıcıları olan Allah’ın rızasının önünde tutan kavim doğru yol üzere olamaz (kurtuluşa eremez).” İbn-i Ziyad’ın habercisi İmam’a (a.s) “Ya Eba Abdullah! Mektuba cevap vermeyecek misiniz?” dedi. Bunun üzerine İmam Hüseyin (a.s) şöyle buyurdu: “Mektubun cevabı çok yakında onu saracak elim olan ilahi azaptır.”Haberci, İmam Hüseyin’in (a.s) cevabını İbn-i Ziyad’a iletince, Ubeydullah’da ordusunun İmam’ın (a.s) ordusuyla savaşmaya hazır olmasını emretti.
KAYNAK: